22 Temmuz 2010 Perşembe

Altay öktem'in kaleminden Karakalem yazarlarına ithafen

ilk gün..ekibin bir kısmı... ilk kısmı:)


Karakalem... devam etseydi bu Kasım'da 3. yaşını kutlayacaktık... Orada aylar hatta 2 sene önce yazdığım yazıların yansımalarını hala alıyorum... Güzel bir deneyim, eşsiz bir dergiydi Karakalem... Madalyonun öbür yüzüydü Karakalem... İyi işler yaptık, hep birlikte... Burdan bir kez daha teşekkür etmek isterim dergide emeği geçen, kalem oynatan, yürek koyan, yoldaş olan herkese...

cheers!
melikeaslı...

Altay öktem'in kaleminden Karakalem yazarlarına 1. yıl anısına ithafen...

Macera, Altay Öktem’in Yüxexes dergisinin içinde, dört sayfalık, sadece okurlardan gelen şiirleri ve kısa metinleri yayınladığı bir bölüm hazırlamasıyla başladı. Bir zamanlar Hey dergisinde İlhan İrem’in yaptı gibi… Ama bir yıl içinde Karakalem adlı minik bölüm kabuğuna sığmadı, taştı. Hayatı, sanatı, edebiyatı, müziği, çizgiromanı, sinemayı, velhasıl her bir şeyi başka bir gözle gören, başka bir zevkle takip eden ve durmadan üreten insanların sayısı sandığımızdan da çokmuş meğer. Güven Erkin Erkal start verdi, Altay Öktem kolları sıvadı, Melike Aslı, Zeynep, Kaan, Suat, geçen yıl kaybettiğimiz, sevgili dostumuz Metin Demirhan, tiyatro çalışmaları yüzünden Karakalem’in ilk birkaç sayısından sonra, bir süreliğine yazılarına ara veren Özge Öztürk, derken daha birçok kişi, dört elle sarıldı Karakalem’e. Üç ayda bir yayınlanacak mevsimlik bir dergi planlayıp ilk sayının tarih bölümüne de Sonbahar 2007 yazmıştık. İlk sayı üç ayda değil, on beş günde tükenince, bu böyle olmayacak dedik, Karakalem’i aylık bir dergi olarak yayınlamaya karar verdik. Zaten o arada Merve, Rafet, Veysel, Sandi, Handan, Sibel, Mahir… Hepsi de çekmişti kalemlerini kınından… Sonra, adlarını buraya sığdırmanın mümkün olmadığı kadar kalabalık bir yazar kadrosu oluştu Karakalem’de…

Böyle böyle 1 yılı geride bıraktık. Yüxexes’teki sayfaları da sayınca; aslında 2 yılı!

Derken beklenmedik gelişmeler oldu, karakalem Rock Art Yayıncılık bünyesinden ayrıldı. Kasım, Aralık 2008’de yayınına ara vermek zorunda kaldı… Şimdi başka bir oluşumun içinde, hayata yeniden ve yine tam ortasından katılmak üzere Karakalem. Ocak 2009’da fünyeyi çekti, Şubat 2009’un ilk günlerinde elinizi –belki ruhunuzu da- kapkaraya boyamak için hazır.

Karakalem Kasım ayında yayınlanabilseydi eğer, “1 Yaşındayız; Aslında 2” adlı bir yazıyla küçük çaplı bir kutlama gerçekleştirecekti sayfalarının arasında. Olmadı!

Aşağıda, derginin mutfağında yer alan, Karakalem’le yatıp Karakalem’le kalkanların sadece bir kısmı var. Çünkü, hepimiz herkesin bir kısmıyız zaten. Devamı Kasım 2009’da… “Karakalem 2 yaşında, Aslında 3” diyebileceğimiz bir anda, yine karşınızda…


Güven Erkin Erkal

Uyurken bile koşuşturabilme yeteneğine sahip tek canlı. Aynı anda hem Bostancı'da, hem Bağcılar'da, hem yanımızda olduğuna çok rastlanmıştır. Bir çeşit yoktan var edici. Rock müziğin posası kalsa, ondan bir efsane çıkarabilecek tek adam. Türünün tek yayıncısı, tek DJ’si, tek programcısı. Şimdi buradaydı...

Mehmet Turgut

Fotoğraf makinesiyle dünya baştan aşağı değiştirilebilir mi? Sonuçta, iyi kötü bir makine işte! Göz... Ardındaki göz! Koyu kıvamlı dâhi. On saniyede insanı çıplak bırakabilen, ruhunun kalıbını çıkartabilen bir sarraf. Ruh avcısı. Fotoğraf çekmiyor aslında; insanın ardındakini öne çıkartıyor. Dünya diyorum, sahiden değişiyor. Deklanşöre dokunan bir parmakla!


Deniz Durukan

Kayaya çarpınca sevinen insanların şiirini yazıyor. Dağılan hayatları tek dizede toparlıyor, bir tek mermiyle yüz kişiyi vurabiliyor silahı. Siyah giyinen "iyiler"in kaydını tutuyor, incelikle geçiriyor tarihe. Önünde herkesin ruhunu boşalttığı bir röportaj ustası. Herkes zorla değil, özellikle konuşmak istiyor; kendini çıplaklaştırıyor karşısında. Dil çözme üstadı. Kontrol Kulesi'nden tüm rock gruplarına sihirli sözcükler saçıyor.


Zeynep Çolakoğlu


Karanlıklar prensesi. Siyahın egemenliğini dünyaya taşıyan bir çeşit Demon. Büyülü gözleri hep uzağı görüyor. Tuhaf bir tılsım taşıyor ruhunda; Kuzey'in buzullarından incelikle yontulmuş. Black metalin ve mitolojinin fantastik savaşçısı.


Kaan Koç

Doğuştan şair. Sadece şiirlerinde değil, müzikle, edebiyatla, sinemayla ilgili her alanda sözcüklere at koşturuyor. Yazdığı hiçbir sözcük düşmüyor eyerden. Düşse de kırılmıyor. Kıvrılıp başka bir şeye dönüşüyor. Yaşarken çekingen ama yazarken kamçısını ustaca kullanıyor.



Melike Aslı Şahinsoy

Hiç kimse bu kadar güzel gülemez! Hiç kimse kalemini dünyanın ekseni etrafında bu kadar hızlı döndüremez. Sevdiği yönetmenleri, sevdiği grupları, sevdiği yazarları yakaladığı bir mıknatısı var. Hepsini kendinle yüzleştiriyor. Üslup ustası.


Rafet Arslan

Kirli ara sokakların kibar stüasyonisti. Hem yazılı hem çizili (duvar yazısı mesela) metinleri elindeki sihirli değnekle yöneten bir orkestra şefi. Sokağı seven insan olabilir ama sokağın sevdiği insan nadirdir. Sadece gerçeküstücü değil; varlığıyla gerçeküstü.


Altay Öktem

Hiç kimseyi özleyecek kadar çok sevmiyor kendini. Hepsi bu.


Veysel Çolak

Hem müzisyen, hem yazar, hem kaçık. Hayat zincirinden boşanmış gibi dökülüyor kucağına. Kucağı hep açık. Fırtına gibi giriyor aramıza, fırtına gibi kayboluyor. Bol bir neşe bırakıp ardında.


Handan Ateş

İki sözcüğün arasındaki en sertleşmiş mesafeyi eliyle koymuş gibi bulur. Erken façalanmış ve bacakları hep açık bir üslubun tamircisi.


Sandi

Aykırı hayatların fenomeni. İçindeki patlamaların da, punk'lamaların da ardı arkası kesilmiyor. Evlere, sokaklara, dükkânlara, kasabalara, kentlere, sur diplerine, hatta trenlere bile sığamıyor. Nedensizce kompartımanlardan atlıyor Ama yaralanmıyor. Bedenini bilmem, ruhu yaralanmıyor.


Sabri Kaliç

Şeytan’ın Türkçe konuştuğunun canlı kanıtı. Akıl almaz filmlerin yönetmeni. Tek kareden film yapabilen ama tek kelime etmeden duramayan ters dâhi.


Sibel Torunoğlu

Travesti Pinokyo'ların, ruhunda gezdirdiği koğuş arkadaşlarının eşsiz dostu, kendi içinde kıvranan sözcüklere tılsım taşıyan bir ermiş. Şizofreninin bir dilden öte üst-dil olduğunun habercisi. Sözcükleri uçuşturmayan, aksine, uçuşan sözcükleri yakalamayı beceren usta bir anlatıcı.


Mahir Karayazı

Kara'ya ve yazı'ya duyduğu sevdadan ötürü soyadına veda eden, şiirinin ritmine bendir sesi katabilen dil sihirbazı. Aynı bünyede hem konuşkan yalvaç, hem suskun ermiş edası taşıyabilecek kadar coşkulu ve yorgun. Ney gibi.


Çağlar Can Cengiz

Kısa metraj filmlere uzun uzun bakabilecek kadar keskin gözleri var. Sessiz ama asla sedasız değil. Kıvrımlı yollarda dümdüz yürüme ustası. İşin tuhafı, tökezlemiyor da!


Suat Başkır

Hem kalem erbabı, hem hayatı parmağında oynatacak kadar haylaz. Her yazısından sonra, okuyanı, hangi kalemle yazdın, ne tür bir mürekkep bu dedirten bir düzyazı sihirbazı. İlkçağ filozoflarından milenyumun sapkınlarına kadar herkesi yatağında toplayan sıra dışı bir nehir. Bir yanı Beat’i, bir yanı Satan kilisesini, bir yanı yeraltını, bir yanı Sokrates'i hallaç pamuğu gibi savurup duruyor. Tuhaf bir esinti, kallavi bir fırtına!


Kübra Gedikli

Görünüşü narin, ruhu kodu mu oturtacak kadar sert! Sözcükleri tokada çeviren bir büyücü. Hayatın ve aşkın hem kanlı hem kırgın yanlarını aynı potada eriten öfkeli bir abide. Sürüklediği taşı seven taşkın bir sel.


Pelin Aybay

Sessizliği bir gürültü gibi kullanmayı becerebilen ender insanlardan. Melek kanatlı kuzgun. Ya da yarasa kanatlı melek. İkisi de olabilir, hiçbiri de. Yazar olduğu kesin ama. İyi yazar.


Metin Demirhan


Ölüm hiç kimseye yakışmaz. Ama metin'in üstünde durduğu kadar da hiç kimsenin üstünde eğreti durmaz. Karakalem'in ilk sayısındaki ilk yazısını, Türk Sineması'ndaki Tehlikeli Kadınlar'ı göremedi. Daha ilk gösteriminde kült mertebesine erişecek olan Baltam Gelecek Kellen Gidecek de yarım kaldı. Aslında yazılar filmler değil sadece, biz yarım kaldık.


Sesil Sar

Bakışını bir manifesto gibi kullanan sıkılgan peri. Kalemine ilham veren minik canlılarla düşüp kalktığından şüpheleniyoruz. Gün ışığını ve karanlığı aynı kutuya sığdırabilecek kadar Pandora.


Halil Gökhan

Düşüncesi kendinden hızlı ilerleyen ve hiçbir durakta durmayı beceremediği için sürekli ineceği yeri yanlışlıkla geçen bir hız ermişi. Asası var. Yeni konularda yeni fikirler geliştirmekten günübirlik aşkları kaçırdığı da oluyor bazen. Yok ya, olmuyor aslında. Çünkü asası var.


Tuba Tezcan

Sanırım sarışın. Ve çoğul bir durgunluk var duruşunda. Kırılgan ve yırtıcı. Her şeye aynı anda hâkim olmaktan kaynaklanan bir alçakgönüllülük ve güven! Aynı anda ayrı bir ikilem gibi ama değil. O da değil.

HER ŞEYE KARŞIN YİNE HER ŞEYE RAĞMEN ÇIKTI....


SAYI 15
İÇİNDEKİLER

Kemal Burkay/ makale / Aptallık İnsana Özgüdür / 4
Hande Dipligüneş / kutlama / Karşın’ın Bir Bebeği Oldu / 7
Gülten Akın / şiir / Kim Neyi / 9
Yelda Karataş/ şiir / İncir Sütü / 10
Yaşar Kemal /öykü /Arı / 11
Nilgün Aras / şiir / Gong / 15
Cezmi Ersöz / mektup / Sen Beni Ayağı Kırık Bir Atı Sever Gibi Sevdin / 16
Kadri Karahan / söyleşi-şiir / Aşkta Herkes Bir Gün Kendi İhtilalini Yapacaktır:
EMRE KALCI / 22
Muhtar Körükçü / öykü / Kahramanlar / 30
Zeliha Köse / şiir / Gidiş / 34
Cevdet Yılmaz / şiir / Kadınım / 35
Melike Aslı Şahinsoy / sinema / Bir Beden; Yüzlerce Karakter: JOHNNY DEPP / 36
Işılay Ural / şiir / … / 41
Kemal Gündüzalp / şiir / Bir Güz Masalı / 42
Utku Erişik / bellek / Akıl Küpü Maşallah / 44
Aynur Uluç / şiir / Aynanın Sırrı / 50
Barbaros Uzunöner / taşlama / Kazan Götlü Yarim / 51
Necla Aytuna / kitap-yorum / Thomas Bernhard: Bir Vazgeçiş: “Mahzen” / 53
Ozan Deniz Sarıtop / şiir / Rivayet / 55
Müslüm Danaoğlu / şiir / Ben Darağacında Aşk / 56
Asuman Portakal / öykü / Elda’nın Hüznü / 57
Murat Dağ / şiir / Teğet / 60
Yasemin Demircioğlu-Hurşit Adıyaman / söyleşi-sanat felsefesi / Mutluluğunuzu Terapistten Alamazsınız: MEHMET KASIM ÖZGEN / 61
Ayten Suvak / eleştiri / Akademisyen Kadınlar / 73
Serdar Şahinkaya / muhtelif muhabbet / Bir Salkım Sultaniye Üzümü ve Gece Çağrışımları / 76
Zühtü Kayalı / öyküsel / Kum ve Çakıl / 78
Mehmet Söğüt / öykü / Mariyya / 80
Candan Selman / şiir / Senli Benli / 84
Suna Gizem Türkmen / şiir / Tarif / 85
Mürselin Kurt / öykü / Çık Aradan / 86
Avram Ventura / düşün / Yalnızlık Üşütür İnsanı / 88
Mehmet Özçataloğlu / etkinlik-izlenim / Barışa Güvercin Uçuranlar / 90
Sedef Kandemir / şiir / Bu Yüzden – Aşk’a Hüzün / 91
Hava Köseoğlu / şiir / Mahur Gecede Bir Hüzzam İstanbul / 92
Senem Zeynep Uysal / günce / İkiyüzyetmişinci dün / 94

VE
BİR GARİP KLASİK: “YAPRAK” (15)

"Villie Valo böyle anlatılır işte"---


hislerinize tercüman olabildiysem sevindim:)
cheers!

http://www.himturkiye.com/forum/showthread.php?tid=4112&pid=98530#pid98530

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...