3 Eylül 2009 Perşembe

FELSEFİK FAB FOUR: THE BEATLES!


happiness is a warm gun
happiness is a warm gun, mama
when i hold you in my arms
and i feel my finger on your trigger
i know no one can do me no harm
because happiness is a warm gun
-yes it is.

Mutluluk (sıcak) patlamıs bir silah
Mutluluk (sıcak) patlamıs bir silah, anne
Seni kollarımda tuttuğumda
Parmağımı tetiğinde hissettiğimde
Biliyorumki kimse bana zarar veremez
Çünkü mutluluk sıcak bir silah
-evet öyle.



Kimi zaman bizi kucaklayıp çilek tarlalarına götürmüs, kimi zaman sarı bir denizaltına bindirip dalgalara karsı savastırmıs, bazen sana tüm gereken sevgi, bazen de mutluluk sıcak bir silahtır diyerek dibe çarpıp tekrar yukarı sıçramamızı sağlamıs, çiçek çocuklar gibi bir jenerasyona ön ayak olmus ve bir devri baslatmıs- öteki zamanlarda da Helter Skelter ile kaos yaratarak, punkın merkezine yolculuk kapılarını açmıs aynı zamanda dünyanın en bir seri katiline bile ilham kaynağı olabilmis garip bir grup The Beatles. Anlatmaya ise gücüm yetmez, o yüzden bu ise
hemen simdi burada soyunmak gibi bir niyetim yok. Kitap mı, elbette oturup anlatmak istesem haklarında bir değil, birçok kitap yazabilirim. Simdi ise baska bir seyden bahsetmek istiyorum.

Kültürel ve sosyal alt kimlik olusturmada önemli bir yeri var Beatles’ın. Jenerasyon X’lerin olusmasına yol açmakla kalmayıp bir yapıtası olarak Britpop felsefesinin kökenini olusturdular. British invasion - İngiliz istilası, milliyetin öne çıktığı bir söylem gelistirdi ve sınırları astı. 1964’te bu istilayı baslatan en büyük grup tabii ki The Beatles oldu.

The Beatles, Kuzey Amerika’ya ayak basar basmaz sansasyonların ardı arkası kesilmiyordu.


....devamı 46 Karakalem Mayıs 2009 sayısında..

EVRENSEL HALK OZANI BOB DYLAN


"when you think that you've lost everything,
you find that you can always lose a little bit more"

“her şeyi kaybettiğini düşündüğün anda
anlarsın ki, her zaman biraz daha fazlasını kaybedebilirsin”


diyerek aslında hayatın tam da ne olduğunu anlatır bize Bob Dylan… Kendi yaşadıklarından feyz alarak yola çıkar. Karşımıza her dönemde dolaysız anlatımı ile dikilir ve söyleyeceklerini süslü sözlere başvurmadan doğrudan söyler, gözünüzün içine baka baka kalbinize doğru kıvrılır.



...devamı 46 Karakalem Mayıs 2009 sayısında..

BİR BEDEN; YÜZLERCE KARAKTER: JOHNNY DEPP



“Wuthering Heights”ı 10 kez izleyen bir romantik, çocukların bir yaşına basınca bir sarhoştan farksız olduğunu savunan ama aynı zamanda paparazzilerin çocuğunun resmini çekmesi halinde burnunu ısırıp sonra da yutacağını söyleyen, hala barbie bebeklerle oynayıp, kadın kıyafetleri giymeyi seven, büyümeyen, annesinin verdiği tavsiyeyi hayat felsefesi haline getiren, palyaço fobisi olan, 13 yaşında bekaretini kaybeden ve 14 yaşındayken dünyadaki bütün uyuşturucuları denemiş, şöhreti sevmeyen rahatsız bir yıldız o. Bir bedende yüzlerce karakter yaratabilen çoklu kişilik Johnny Depp…




Kimi zaman sersem Jack Sparrow’un altındaki zeki karakter, kimi zaman makas elleriyle tüm mahalleyi biçen gotik bir ucube, kimi zamanda Benny and Joon’da olduğu gibi Buster Keaton ve Charlie Chaplin taklitleri yapan Sam… Bazen çikolata fabrikasında cücelerle yaşayan garip Willy, bazen arzulu, tutkulu genç yeni yetme yönetmen Ed Wood, veya bir zamanlar Meksika sokaklarında salınan kör Sands… Bir bakmışsın Fleet sokağının şeytan berberi Sweeney Todd, bir bakmışsın Elm Sokağında kabuslar gören Glen Lantz birden Don Juan olmuş kadınların kabini fethediyor… sonra kafanı çeviriyorsun ve görüyorsun ki deli yazar Mort karısını öldürüyor ve bahçesine gömüyor; gizli penceresinin manzarası bu anlamda inanılmaz… Sonra Victor van Dort olmuş ölü gelini toprağın altından çıkarıp kendine aşık ediyor.

....devami Karakalem sayı 2.(Yasakmeyve ile beraber istemeyi unutmayın..)

...yazı aynı zamanda Herşeye Karşın sayı 15'de...sayfa 36'da....

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...