ARZU ARABACIOĞLU - AYCAN TÜRK - CANDAN SELMAN - ÇİĞDEM KESKİNBIÇAK - EMEL KAYA – EMİNE EBRU - EZGİ DEMİR - FİLİZ ZİBEK - GÜLAY BULUT BİLDİRİCİ - GÜLCE KOÇ - HALE NUR DURMUŞ - KADER SEVİNÇ - MELİKE ASLI ŞAHİNSOY - MELİS OLÇUM - ÖZLEM ALPÖZGEN - ÖZLEM TÜM - RAŞEL RAKELLA ASAL - RENGİN KARASU - RÜYA İNCİ - SELDA GENÇ - ŞİRİN PARKAN - TUĞÇE TEKHANLI - VUSLAT ÇAMKERTEN - ZEYNEP ESRA
Kapak yazısı
2012 yılından bu yana çeşitli temalarda edebiyat eserleriyle bir araya gelen yüzden fazla kadın edebiyatçı, sayısı 10’u geçen proje kitaplar ürettiler. Kadın doğasının tamamen eseri olan ve bir ideal birlikteliğinden doğan bu Kadın Edebiyatı hareketinin son halkası olan KADIN ŞİİRLERİ, 24 kadın şairin şiirleriyle birlikte, kadına dair özlü cümlelerinden oluşan ve aynı zamanda kolektif bir manifesto niteliği taşıyan bir ön sözden oluşuyor.
Ülkemizde ve dünyada, tarihsel yıkıcılığını ve iktidarını paylaşmaktan asla geri durmayan eril zihniyet ve tahakkümlere karşı kadın yine düşünerek, yaratarak, şiir okuyarak ve söyleyerek varoluşunu en kutsal yanlarını sergiliyor, varlığının bir şöleni olarak.
Bu şiirler sessiz kalmayan tüm kalp ve vicdanlar için...
KÜNYE
Kadın Şiirleri, Kolektif, şiir, 106 sayfa, 13,5x19,5 cm, ISBN 978-605-143-202-1, 15 TL
İşte bundan 2 sene önce çıkarmayı planladığım kitabımın önsözü. Başka bir belgeyi ararken buldum onu. 2014'ün Aralık ayında kaleme almışım dolup dolup. Çıkaramadım kitabımı, fani hayat ayaklarıma dolanmıştı. Ve şimdi neden olmasındı?
Ve Mavi Kelebek Uçar Gider...
Önsöz
Bu kitaptaki bütün yazılar tamamen kişisel olup, ergenlik dönemlerimde yazdığım defter notlarından, çeşitli dergi ve mecralarda basılan makalelerime, akademik çalışmalarıma kadar uzanan geniş bir yelpazeye yayılmaktadır. İçimden geldiği gibi, hiçbir iddia içermeyen, tamamen sevdiğim olguların, kavramların, yazarların, filmlerin, yönetmenlerin, aktör ve aktristlerin, müziklerin, grupların, sanatçıların, psikopatların, katillerin ve daha birçok deneyimin ekseninde dönen kalemimin kağıdıyla sevişmesinden doğmuş yekpare bir çocuktur bu denemeler.
Bir tutkudur bu elinizde tuttuğunuz kitap, tam da kalbime açılan bir kapıdır. Dikkat! Bu kitap fazlaca ben; biraz da benim hayatıma girenleri içermekte ve kalıcı melankoliye yol açabilmektedir. Her ilacın yan etkisi olduğu gibi, biraz karnınız ağrıyacak, zaman zaman yüreğiniz sızlayacak, bazen beyniniz uyuşacak ama sonunda iyileştiğinizi hissedeceksiniz.
Mavi Kelebeği bir süreliğine yakalayacak, onu avucunuzda tutacak ve sonra da uçmasına tanık olacaksınız.
90'lar artık mazi oldu. Bizim ergen dönemlerimize denk gelen 90lar ayrı bir güzeldi. Her dönemin kendine has anları, anıları var elbette. Ama Türk pop müziği için değişik bir dönemdi 90lı yıllar. En çeşitlendiği ve farklı tarzların pop altında buluştuğu bir dönem.
Bazı şarkılar vardır, gündemde kalmasa da, artık hatırlanmasa da sizde iz bırakan. İşte Umay Umay'ın Düşmedim Daha'sı da öyle birşey.
Andy Warhol zamanında birgün gelecek herkes 15 dakikalığına ünlü olacak derken bunu düşünmüş müydü bilinmez ama, bir gün gelir ve 15 dakikalığına değil, 15 dakikada tüm dünyaca tanınan bir ünlü olmaya başlayabilirsiniz. İnternet öyle bir dünya medya o kadar güçlü bağımsızlığını ilan etmiş bir oluşum ki artık olaylara dur diyemiyorsunuz.
Benim çok ilgimi çeken bir olay bu Antoine Dodson olayı. Yazının geri kalanın anlam ifade etmesi için öncelikle şu ilk videoyu izleyerek başlamanız ve Antoine Dodson'un kim olduğunu anlamanız lazım. Bana ilk olarak kardeşim Merve izletmişti bu videoyu ve bizim de herkes gibi o ifadesi hoşumuza gitmişti Antoine'ın:)
Bu videoda Antoine'ın evine giren bir sapığın kız kardeşine tecavüz etme girişimiyle saldırmasının haberi var. Muhabir evin abisi Antoine ile konu hakkında roportaj yapıyor ve işte o şarkının çıkmasını sağlayan sözler 1.05. dakikada Antoine'ın ağzından dökülüyor.
Haber amacıyla kendisiyle yapılan roportajın videosu sonrası Antoine keşfediliyor ve onun bu mimikleri ve ifadeleri yaratıcı kişiler tarafından bir remixe dönüştürülüyor. Sonra ne mi oluyor? Bu videolar tıklanma rekorları kırıyor ve Antoine bir gecede gelen bir üne kavuşuyor.
Aslında videolardan birinde söylenen doğru birşey var, zenci birisinin kafa hareketlerinden konuşma stiline kadar tutun da yaptıgı mimiklerle dalga gecmekten haberin iç burkan tarafını görmeyen bir seyirci ve aslında nasıl da olayın gerçek yönünden cok ilgi çekici "entarteinment" yani eğlence kısmıyla ilgilenen bir medya söz konusu oluyor. Aslında yaşanan cok ciddi bir suça karşı gülmek.
Öte yandan bu adamın ve ailesinin yasadıgı sorunları ortadan kaldıracak bir çözüme de kavuşuyor. Bir kötülükten bir güzellik çıkıyor ortaya ki bu da aslında bu durumun önyargılı ve umursanmaz bir hal almasını bir şekilde örtbas edebiliyor. Oradaki sosyal konutlaşmaya karşın bir önlem alınmazken adamın ünlü olmasıyla ailesini daha güvenli bir yere taşıması gündeme geliyor ki bu da iyi birşey.
Ama bu bir gecede gelen şöhret inanılır gibi değil ki bu da bize internetin ve medyanın gücünü gösteriyor, aynı zamanda ileri görüşlü yapımcıların. Gergory Brothersin olayı bir rap şarkısı haline getirmesiyle işte Antoine Dodson'ın acılı bir erkek kardeşten bir rap yıldızına ve ticari bir popüler kültür malzemesi haline dönüşmesi ile karşı karşıya kalıveriyoruz.
Sonunda "Youtube star" diye bir kategori uyduruluyor. Çünkü onu koyacak ve tanımlayacak bir konsept bulamıyorlar ve "Bad Intruder" şarkısı bir anda listelerde yerini alıyor. Ve Antoine da TV kanallarında, ödül törenlerinde, çeşitli organizasyonlarda düzleşmiş fönlü saçları, pahalı çantaları, altınları ve özellikle ön plana çıkarılmaya çalışılan "gay" bir kimlikle boy göstermeye başlıyor.
Peki şarkı niye bu kadar tutuyor? Çünkü içinde toplumsal mesaj, kızgınlık, koruma duygusu, şaşkınlık, otoriteye karşı gelme ve isyan herşey var. İşin içine bir de mimikler, kafa sallanma hareketini de içeren tavırlar eklenince:)... içten, samimi ve çok doğal bir haykırış çıkıyor ortaya.
Peki bu ün nereye kadar? Tabi hızla gelen şöhret çabuk tükeniyor. Bir de bastan çizilen o gay imaj artık çok tutmuyor, herşeyi çabuk tüketen insanımız artık daha yeni şeyler istiyor ve sıkılıyor. Gündemde kalmak için ardından Antoine hetero bir yaşama dönüş yapıyor.
Bu durumda biraz doğallıktan çıkılıp yönlendirilmeye maruz kalma yok mu? Elbette var, onu ilk etapta gay olarak çıkarmak istediler çünkü daha dikkat çekiciydi. "Fancy" idi. İçindeki feminenliği az da olsa yakalayan bir beyin onun hareketlerini kontrol etti. Ama herkes sıkıldı ve yeni birşey gerekti, ve Antoine bu kez dine dönmüş, sağlıklı "normal" bir yaşam süren bir aile babası olarak insanların karşısına çıktı.
Yorum sizin:) kapanışı tabi ki meşhur "Bad Intruder Song" ile yapacağız, ki dinlemeyenler de dinlemiş olsun:) Eşlik etmeniz için sözleri de var:) Buyrunuz..
Şarkı Güzel, Adam Güzel, Tema güzel, daha ne olsun! // Beautiful Song, Beautiful Man, Beautiful Theme!
Arcade Fire:We Exist Featuring Andrew Garfield
Bilenler bilirler, Arcade Fire gözbebeklerimdendir.Ayrı bir severim onların tınısını. Kendimi yakın hissetmediğim şarkıları da hemen hemen yok gibidir. Zamanında beni onlarla tanıştıran tearunited ve prozaktif arkadaşlarımın etkisi büyüktür bu sevgide:)
Bugünün şarkısı ve video klibi Arcade Fire'dan gelsin istedim. Parçanın adı "We Exist". Teması çarpıcı, toplumsal mesaj çok açık ve yerinde. Başrolde The Amazing Spider Man'den tanıdığımız ve gönlümde hem o sevimli halleriyle hem de garip albenisiyle taht kuran Örümcek adamımız, The Imaginarium of Doctor Parnassus'un sevgili Anton'u Andrew Garfield.